• " Uluyama Türk Japon Kültür Derneği "

Japonya Prensesi Akiko Mikasa Türkiye'ye geldi

Japonya Prensesi Akiko Mikasa Türkiye'ye geldi

Japonya Prensesi Akiko Mikasa Türkiye'ye geldi

  • 28 / 07 / 2014

Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik'in konuğu olarak Türkiye'yi ziyaret eden Japonya İmparatoru Akihito'nun kuzeni ve Prens Mikasa'nın kızı Prenses Akiko Mikasa, İstanbul Arkeoloji Müzesinde,  geleneksel Japon kültürünü gelecek nesillere taşıma adına Japonya’da sürdürdüğü faaliyetler kapsamında, konu ile ilgili bir konferans düzenledi.

Altı yıl eğitim aldığım Oxford Üniversitesi'nde Japon ve İskoç kültürleri konusunda akademik çalışmalar yaptım. Doktora konum İskoçya tarihiydi. Lisans bitirme konusu olarak “İskoç etek kumaşı tartan”ı seçtim. Ben bu konuyu seçince yeterli kaynak olmamasından dolayı çevremdekiler hem endişelendiler, hem de benim çılgınlık yaptığımı söylediler.

Çocukluğumda babamla İngiltere’nin çeşitli yerlerini gezerken İskoçyalı erkeklerin güce dayanan gösterilerini hatırlıyorum. Çocuk dünyasındaki o etkileşim, üniversite bitirme tezime etki ettiğini düşünmekteyim. Okuduğum üniversitede o dönem tek Japon bendim. Dolayısıyla Japonya ile ilgili bir konu olduğunda “Akiko’ya sor” denirdi. Ben bilgimin yeterli olmadığı konularda konuşmamayı tercih ederim. Sonrasında ise aslında Japonya ile ilgili  çok detaylı bilgiye  sahip olmadığımın farkına vardım.

Üniversitedeki derslerimizden birinde, sanırım “ukiyo-e”  idi konumuz. Ukiyo-e, Edo dönemini anlatan ahşap baskı sanatıdır. Profesör Rawson bana “ukiyo-e’ye nasıl bakmak gerekir?” diye bir soru sordu. Batıda bir resim duvara asılır ve oradan kaldırılmaz. Ama bir ukiyo-e evin çeşitli yerlerini dolaşır ve birçok yere asılır. En belirgin farklarından biri budur. Bu ders ve ukiyo-e sayesinde sanata bakış açımın farklı olduğunu gördüm.

Doktora öğrencisi olarak beş sene civarı Britanya müzesinde gönüllü olarak çalıştım. Bu benim birçok ünlü insanla tanışmama vesile oldu. Çoğuyla yaptığım konuşmalar sonrasında bende geleneksel kültürü yaşatma zorunluluğu kanısı oluştu. Bunun için sorumluluklarımızı gözden geçirme zamanıydı. Böylesi konularda bir başkasına görev yüklemek,o yapsın demek sorunu asla çözmez. Japonya’ya dönünce Kyoto’da bir dizi görüşmelerim oldu. Orda da aynı kanı vardı. “Eğer böyle giderse kültürümüz yok olacak, gelecek nesillere aktarabileceğimiz hiçbir şeyimiz kalmayacak.”
 

Kültürel mirasın yeni nesile aktarılmasını Japonya'da önemli bir sorun olarak görmekteyim. Bir kültürü yaşatma çabasının insanların içinden gelmesi gerektiğini düşünüyorum. Yoksa “bunu koruyun” demek yeterli değil. Herkesin duyarlı olup, sahip çıkması gerekir. Bugün Japon kültüründeki birçok şey sadece müzelerde görülmekte. Oysa kültürün bir parçası olan bu nadide eserler, o zamanlar yaşamın bir parçasıydı. Kültür, günlük yaşamın bir parçası olduğu zaman hayat bulur, sürekliliğini devam ettirir.

Türkiye’de her gittiğiniz yerde size hemen çay ikram ederler. Benzer durum Japonya’da da vardır. Fakat bugün Japonya’da çayın gerçek tadını bilmeyen, demliğin neye benzediğini bilmeyen bir nesil yetişmekte.

Iwashimizu Hachimangu tapınağında geleneksel Japon kâğıdı ve aspir çiçeği kullanılarak çiçekler yapılır. Tapınakta gerçekleşen bir etkinliğe çocuklar ile beraber bende katıldım. Yapılmadan önce sıradan olan bu kağıt parçalarının, çocukların ellerinin değmesiyle değerli birer kağıda dönüştüğünü gördüm. Çocuklar bu yapılanların ne anlama geldiğini ilerde  anlayacak ve tüm bunlar onların hayatında unutulmaz bir anı oluşturacak.

Düzenledikleri etkinliklere katılan çocukların, "Bir dahaki ne zaman?", "Çok eğlendik" sözleri bana umut veriyor. Bu etkinlikleri yaptığımız çocuklar gelecekte böyle düşünürlerse mutlu olacağım. Güzel hatıraları sayesinde, belki yaşamlarının bir yerinde Japon kültürünü önemseyecekler. 

 

 Son olarak sizlere şu son cümleyi söylemek istiyorum.

“Hatıra tohumlarını çocukların kalplerine serpmek istiyorum”  

Resim Galeri