• " Uluyama Türk Japon Kültür Derneği "

Türkiyenin İlk Ko-Budo Seminerinin Bizler için anlamı !.

Türkiyenin İlk Ko-Budo Seminerinin Bizler için anlamı !.

Türkiyenin İlk Ko-Budo Seminerinin Bizler için anlamı !.

  • 20 / 07 / 2007

Küçük Kano köyünden ilk kez büyük bir şehre gelmiştir. Babası onu yatılı bir okula verir.

Maalesef her yatılı okulun kendine göre kuralları ve yaşayış şekilleri bulunmaktadır. Küçük Kano da buraya ayak uydurmaya çalışırken hafta sonu tatilinde bir sumo güreşçisi Kano'nun yakasından yakalayarak meydana zorla çekerek götürür.

Gözlerinin içine bakan 70 kiloluk sumocu genç kanoyla güreşmek istemektedir. Fakat köyünden geleli birkaç hafta olmuştur..İnce sıska bacakları, iri cüsseli sumocu karşısında titremekte, ona karşı ne yapacağını bilememektedir. Neredeyse bir eli Kano'nun bir ayağı kadar olan sumocuya karşı bir şey yapamamanın ezikliği ile, birazda gururu incinmiş bir şekilde, ağır adımlarla kovuşa doğru çıkar küçük Kano.

Aradan geçen birkaç zamandan sonra babası küçük Kano'yu ziyaret eder ve okulun nasıl gittiği konusunda konuşmaya başlarlar.Kano heyecanlı bir şekilde babasına;

- Bildiğin iyi bir Ju-jutsu hocası var mı?

- Sanrım yok.Hem bu okullar samuray dönemi ile tarihe karıştılar, hem sen niye soruyorsun ki.

- Titrek bir sesle 45 kiloluk sıska Kano sen Ju-jutsu (Ko-Budo) öğrenmek istiyorum der.

Tarihin sayfalarını karıştırdığımızda Judo'nun mucidi ve kurucusu Jigara Kano'nun gerçek hikayesidir yukarıda yazılı olanlar.Hayatı kesinlikle bir film olmaya aday, çok değerli J.Kano'nun Ko-Budo ile ilgili başlayan serüveni ve günümüz modern Judosunu bugünlere kadar ki sürecinin başlangıç hikâyesidir.

Su kaynaktan uzaklaştıkça daha bulanık hale gelir, özünü, özündeki tadı kaybeder.. O yüzden kaynağa ulaşmak için yorulmadan, sabırla özü bulmaya çabalamak gerekir.

Yaklaşık 30 yıldır yaptığım Bu-do sanatları ( Judo-Aikido-Jo-jutsu) sanatlarının tarihini kitaplardan okurken, karşıma her zaman judo ve aikido, Ju-jutsudan ( ko-budo) başlamıştır.Cümlesi çıkmış ve bu yüzden her zaman ko-budo ilgi alanıma girmiştir.

11 yy. ile 18 yy ortalarına kadar hüküm sürmüş bu özel sınıf  samuraylar nasıl bir harp tekniği kullanıyorlardı ? Yüzyıllar boyu bu teknikler, korunarak günümüze kadar gelmeyi başarabilmişler miydi?

Bütün bu soruların cevabını, 2002 senesinde Tokyo- Türk Büyükelçiliğinde tanıştığım, Terokobi san ve 2003 senesinde tekrar Japonya'ya geldiğimde, Kajitsuka Sensei'nin Ko-budo okulunun kapılarını bana açmasıyla başlayan bir serüvendir Türkiye'de ko-budo'nun hikayesi. Özellikle Kamakura yakınlarında yer alan Mutoh sensei'nin ( Zushi Dojo) evinin bahçesindeki Pazar çalışmaları kendi adıma çok kıymetliydi..

2007 senesinin temmuz ayında davetimizi kırmayarak, gelen Kajitsuka sensei ile Bursa'da çok değerli zaman geçirdik.

Büyük bir kütüphanenin içine girip, bir raftan indirdiği kitaptan bizlere okuduğu bilgiler, bizler için çok değerliydi. Yüzyıllar öncesinden kalma bir antikaya bakmak nasıl heyecan vericiyse, hocamızın yüzyıllar öncesinden kalma kataları bizlere sunması da aynı derecede paha biçilmeyecek kadar değerliydi.

Kuşkusuz kültürlerin birbirine yaklaşımı ve tanıması için bu tür faaliyetler çok önemli.. Bizler Kajitsuka Senseiden 15 yy dayanan eski bir Japon Harp okuluna ait teknikleri tanırken, bizlerde kendisine zengin Türk kültürünü tanıtma fırsatı bulduk.

Kilometrelerce öteden gelerek, bizler ile tecrübe, bilgi ve deneyimlerini paylaşan değerli Kajitsuka Sensei ve ona asistanlık yapan Değerli Türk Dostu Sawada hanıma sonsuz teşekkür ediyor ve saygılarımızı sunuyoruz.

                                                                                                         Hakan KAPLAN 

                                                                             Uluyama Türk- Japon Kültür Derneği Başkanı 24.8.2007

 

( Yukarıda yer alan yazı Japonyanın en ünlü Budo dergisinde Japonca olarak yayımlanmıştır)

Resim Galeri