Morihei Ueshiba (O Sensei) 1883-1969
Japonya'da Osaka'dan uzak olmayan küçük bir balıkçı kasabası Tanabe'de 14 Aralık1883'de dünyaya geldi. Babası Yoruko Ueshiba'dır. Morihei çocukken zayıf görünümlü, genelde hastalanan ve sinirli bir yapıya sahipti. Bu yüzden babası onun güçlenmesi için Sumo ve Yüzme öğrenmesi gerektiği kararını aldı.Yedi yaşında iken Budist Rahip Mitsugo Fujimoto gözetiminde Klasik Çin Felsefesini okumaya ve öğrenmeye başladı. 13 yaşında Tanabe Kolejine girdi ve 1 yıl eğitim gördü.Daha sonra Tanabe'nin belli Yönetim Kadrolarında yer alarak kendi işinin yanı sıra Tanabe'deki Balıkçı ve Çiftçilerin hakkını korumak ve çalışma şartlarını düzeltmek için çeşitli Organizasyon ve Gösterilerde boy gösterdi.Bunun sonucunda çevresinde tanınmaya başlandı. Hükümetin Organizasyon ve Gösterileri bastırması sonucu Tokyo'ya gitti ve Tüccarlık öğrenmeye başladı. 1902 yılında bölgedeki Öğrencilere Kitap satmak üzere bir Kitapçı dükkanı açtı. Bu zamanlar-da Budo'ya ilgi duydu. Jiu-Jitsu okulu olan Kito'da Tozava Sensei ile çalıştı. Kenjutsu'ya aynı tarihlerde Shinkage-Ryu okullarından birinde başlamıştır.Birkaç ay sonra Beriberi hastalığına yakalandı ve Tanabe'ye geri döndü.
Öğrenmiş olduğu Sanat ona vücudunu daha iyi eğitip güçlenmesi gerektiği duygusunu sağladı.20 yaşında iken boyu 1,54 olmasına rağmen yaşıtlarının ortalamasının üzerinde bir güce sahip oldu. Rus Japon Savaşında gönüllü asker olarak Mançurya'ya gitti. Burada değişik Savaş Sanatlarını tanıma fırsatı buldu.Savaş sona erdiğinde evine geri döndü ve kendini Çiftçiliğe verdi. Ueshiba'nın bölgedeki sosyal ve politik sorunlara ilgisi büyüktü. Gençlerin barınabildiği bir ev yapıp içine Judo çalışmak için bir Dojo kurdu.
1910 yılında 80 kadar çalışanları ile Hokkaido'ya gitti ve orada bir Ticaret Merkezi, bir okul ve bir hastane kurulmasına katkıda bulundu. Aynı yılın Şubat ayında Daito-Ryu okulundan Jiu-Jitsu ustası Sokagu Takeda ile tanıştı ve onunla Savaş Sanatları çalışmaya başladı. Ueshiba "Daito-Ryu Jiu-Jitsu" diye bilinen sanatın tekniklerinden çok etkilendi. Bu sanatın öncüsü Sokaku Takeda idi. Teknikler karışık ama son derece etkiliydi. Ueshiba zamanın çoğunu bu öğreti için harcamış, Takeda'yı evine davet etmiş ve ondan özel dersler almıştı. Bu sanat birçok kilitleme ve fırlatma teknikleri içeriyordu.AİKİ terimi Sokaku Takeda zamanında ortaya atılmış bir kavramdır. Rakibin zihnini kontrol etmeye yönelik çalışmalar içerir ve rakibin saldırganlığını kırar.Uzun ve kısa kılıç en çok kullanılan silahlardır. Takeda'nın Jiu-jitsu stili sonraları Aikido'nun temelini oluşturmuştur.
1918 yılında Ueshiba Daito-Ryu'daki Aiki Jitsu öğrenimini tamamladı. 2 Ocak 1920'de babası öldüğünde büyük acı ve üzüntü içinde idi, çünkü babası hasta yatağında kendisini çağırdığında Ayabe'de kaldığından iki gün sonra gelebilmişti. Ayabe'de Wanisaburo Deguchi ile tanışan Ueshiba'nın hayatı derinden etkilendi. Babasının ölümünden sonra ailesi ile birlikte Omoto-Kyo tapınağının bulunduğu Ayabe'ye yerleşti. Burada Deguchi'den ders aldı ve hayatının yavaş yavaş değiştiğinin farkına vardı. Etkilenmiş olduğu tarikat ve görüş Nao Deguchi tarafından kurulmuştu. "Evrenin uyumunu, doğanın değişimini ve diğer canlıları gözlemle. Böylece gerçek ve tek olan tanrının enerjisini hisset". Bu açıklamalar ana görüşün temelini oluşturuyordu ve tarikatın diğer mensupları tarafından uygulanıyordu. Wanisaburo Deguchi bölgedeki yöneticiler tarafından pek sevilip hoş karşılanmayan bir kişilikti ve hükümeti ve yönetimi gazetelerde sert bir şekilde eleştirdiğinden dolayı hapse atılmıştı. Ueshiba'da Omoto Kyo tarikatının bir üyesi olarak gizli polis tarafından her hareketi takip ediliyordu. Ueshiba'nın Aiki Budo'sunun mükemmel bir Savaş Sanatı olması ve askerler üzerinde ün yapmış olması onu hapse atılmaktan kurtarıyordu. Deguchi yoğun bir şekilde Edebiyat ve Sosyal Faaliyetler ile ilgileniyor; yaşlı ve güçsüz insanlara, kimsesiz çocuklara yardım ediyordu. 1925 yılında Evrensel Sevginin ve Kardeşliğin Birleşmesi kuruluşunda etkili olmuştur.
Dünya'daki birçok dinin temsilcileri ile temasa geçip Dinlerin Dünya Federasyonlarını kurmuştur. Deguchi aynı yılın 13 Şubat'ında birçok tarikat üyesi ile (bunlara Ueshiba da dahil) Japon ve Çinlilerin savaştığı Moğolistan'a gider. Onları Barış'a çağırmak istedikleri zamanda amaçları yanlış anlaşılır ve Çinliler tarafından yakalanırlar. Birkaç haftalık bir esaretten sonra Japonya'ya gönderilirler ve 1925 Haziran'ında dönüşlerinde birer kahraman gibi halk tarafından karşılanırlar. Ayabe'ye geri dönünce Ueshiba ruhsal çalışmalara yeniden başlar. Budo çalışmalarını ilerletir.
1925 yılında kendisini ününden dolayı ziyaret eden Kendo Ustası bir Subay ile arasında bir tartışma çıkmış ve Subay onu Düello yapmaya davet etmiştir. Ueshiba ona bir tahta kılıç verir ve kendisi herhangi bir silah kullanmaz. Subay'ın her saldırısını bertaraf eden Ueshiba Subay'ı yener ve ona daha sonra onun her saldırışından önce bir ışık hale'si(Rakibin Ki'si)gördüğünü söyler. Buna benzer bir olayda Çin'de meydana gelmiştir.Bir gün bir Çinli asker kendisine ateş etmeye çalışırken Ueshiba aniden askerin arkasında belirir. Öldürme amacı olan askerin bu niyeti küçük bir ışık huzmesinde kendini göstermiştir. Ueshiba Subay ile olan düellosundan hemen sonra bahçeye yüzünü yıkamaya gider ve o an bedenini kaplayan bir temizlik ve saflık duygusunun farkına varır. Yeryüzü ve Gökyüzü'nün hareketlerini hisseder.Kuşların ötüşü bile bir başka güzel gelir kulağına ve her şeyin Evrenle uyum içinde olduğunun farkındalığına varır. Gözlerinde mutluluğun gözyaşı durmaktadır. O an gerçek Budo'nun Sevgi olduğuna karar verir.
Gerçek Budo rakibi güç ve teknik ile yenmek değil, barışı korumak ve her yaratılana görevini yapabilmesi için yardım etmektir. Uyum her şeyin başındadır. Şimdiye kadar kimsenin yapmadığını Ueshiba yapmıştır. Öğretisine bütün insanlık için sevgi koymuştur. Bu yüzden sanatına Aikido demiştir. O artık tanınmıştır. Ancak halen kendine ait bir dojosu bulunmamaktadır.1927 yılında Amiral Takeshita Ueshiba'yı Tokyo'ya davet eder ve onun ilk destekçisi olur. Önemli kişiler-bunların aralarında Kendo ve Judo ustaları dahil-kendisinden ders alırlar. Çalışmalara katılımcı çok olduğundan artık yer yetmez olmuştur. 1931 yılında Wakama-Cho'da yeni bir Dojo kurulur ve adına Kobukan Dojo denir. Ueshiba Aikido'nun yanlış kullanılmasını ve amacının dışına çıkmasını engellemek içi bazı kesin kurallar koyar. Ona gelen öğrenciler adeta ince elenip sık dokunarak Dojo'ya kabul edilirdi. Kırk'a yakın Uchideshi vardı. Dojo'da çalışma çok yoğun geçerdi. Dojo zamanla Şeytan'ın Dojo'su diye ün yapmıştır.
Ueshiba Japonların Mançurya'daki Kenkoku Üniversitesinde ders verdi. Hayranlarından biriside tekrardan hükümdarlık süren eski Çin İmparatoru Pu-Yi idi. Modern Judo'nun kurucusu Jigaro Kano da O Sensei'in ününü duymuş ve onu ziyarete gitmişti. Onun Eğitim Felsefesinden o kadar etkilenmiştir ki,en iyi öğrencilerini ders alması için O Sensei'ye göndermiştir.
1932'de Budo SENHOKAİ kuruldu ve Ueshiba Başkan seçildi. Yoğun çalışmalar art arda yapılıyor, O Sensei bizzat kendi her çalışmaya katılıyor, çalışmalardan hiç taviz vermiyor ve enerjisini Aikido'nun gelişmesine adıyordu. Öğrenci seçiciliğiyle ün salmıştı. Ona gelen öğrencilerin referansları önem kazanmıştı. Aikido bütün Savaş Sanatları'nın üzerinde tutulmaya başlanmıştı.1939 yılında Kobukan Dojo Vakfa dönüştü ve başına İsamu Takeshita geldi.
O Sensei çalışmalarını daha rahat yapabileceği bir yer arayışına girer. Kendisi Çiftçi olduğundan toprakla uğraşma arzusu da büyüktür.
İwama'ya gider ve İbaraki'ye yerleştikten sonra Aiki Tapınağı kurulmuş olur. Burada büyük bir konsantrasyon ile Budo çalışmalarına devam eder. "AİKİDO" ismi ilk burada kullanılmış olur (İWAMA-RYU TAKEMUSU AİKİDO).
2.Dünya Savaşı sırasında O-Sensei derin bir hayal kırıklığı yaşar. Zira Hükümeti ve izlediği politika onun öğretisi ile bağdaşmamaktadır. Düşüncelerini şöyle dile getirir: Bilinçsiz bir ideoloji kendini Ordumuzda göstermiştir ve gücün kötüye kullanılmasına ön ayak olmuştur. Toleranslı olmayan, yıkıcı çılgınlar kendilerini göstermektedir. Böyle davranmak için aptal olmak gerekir. Uyum, sevgi ve saygı ancak gerçek Budo'da vardır. Bugünkü Yöneticiler bunları maalesef yıkmak için kullanmışlardır. Kendimi geri çekmekten başka bir yol kalmamıştır benim için, yoksa bende onlar tarafından kullanılacağım.
Amerikalıların savaş sonrası bütün Dojo'ları kapaması üzerine bir süre duraklamaya giren Aikido yeniden canlanmasını o sıralarda gizli çalışılmasına borçludur.
1945 yılında vakfın adı AİKİKAİ olur. 1.Dünya savaşı sonrası O- Sensei'in öğrencileri daha yumuşak bir stile tanık olmuşlardır. Dojo'ların tekrar açılması izni çıkınca Japon Eğitim Bakanlığı Aikikai Vakfını Aikido'nun gelişmesine adanmış bir kurum olarak kabul etmiştir.
26 Nisan 1969'daki ölümünden sonra kendisi tarafından çok iyi eğitilmiş ustalar Aikido'yu Dünya'ya yaymayı kendilerine hedef seçmişlerdir. Bugün dünya'nın birçok yerinde binlerce insan sevgi ile O-Sensei'in ve Aikido'sunun yolunda ilerlemektedir.
Uzlaşma ve Barışın yolu Aikido'dur. Bu yolda pusulanın göstermiş olduğu yön, tüm dinlerin cennet diye tanımladığı evrendir?- MORİHEİ UESHİBA
Bu yazı Aikidolife dergisinden alınmıştır.